Hoşgeldin 2 Yaş

Ebeveynler olarak, çocuğunuza rehberlik ettiğiniz hayat yolculuğunda bazen hiç bilmediğiniz, baş etmekte zorlandığınız durumlarla karşılaşabilirsiniz. Bu kimi zaman çocuğunuz çok küçük bir bebekken olabilir, kimi zaman çocukluk döneminde kimi zaman ise ergenlik çağlarında. 2 yaş döneminde birçok ebeveynin yaşadığı durum da bunlardan biridir. Bu dönem ya da durum ne olursa olsun ebeveyn olarak sizi zora sokan şey; ne olduğunu anlayamamak, beraberinde de doğal olarak ne yapacağınızı bilememenizdir. Bu tıpkı bir yaz günü çıplak gözle güneşi incelemeye benzer, isteseniz de tam olarak yapamazsınız! Çünkü bir güneş gözlüğüne ihtiyacınız vardır. Tıpkı güneşte görmemizi sağlayan güneş gözlüğü gibi, çocuğunuzla ilgili yaşadığınız zor durumlarda sizi daha hakim kılacak olan, görüşünüzü kolaylaştıracak araç “Bilgi”dir. Bir konu hakkında ne kadar bilgi sahibi olursanız, o konuyla ilgili kendinizi daha güçlü ve baş edebilir hissedersiniz. O zaman haydi gelin güneş gözlüklerimizi takalım ve görüşümüzü kolaylaştıralım J

Bebeğime Neler Oluyor?

Çocuğunuz 2 yaşına yaklaştıkça bir takım değişimler görmeye başlarsınız. Bunların başında evde sık sık duymaya başladığınız “BEN”, “BENİM” ve “HAYIR” kelimeleri gelir. Bazen sizi iter, kucağınıza gelmek istemez bazen de sizden ayrılmak istemez. Sizinle inatlaşır, dediğinizi yapmak istemez ve onun istemediği herhangi bir şey olduğunda ağlama, bağırma hatta kendini yere atma gibi tepkilerle karşılaşabilirsiniz. Evinizde yavaş yavaş bir gerilim rüzgarı esmeye başlar. Birçok ebeveyn bu dönemde tam olarak ne olduğunu, tüm bu tepkilerin sebebini anlayamaz ve baş etmekte zorlanır. Bilgi sahibi olmadığınız için doğal olarak baş etmekte zorlandığınız bu süreç bugün birçok kaynakta “sendrom” sözcüğü ile ifade edilmektedir. Ancak burada çocuğunuzun yaşadıklarına sorun, sendrom, problem olarak bakmak sadece ama sadece işinizi zorlaştıracaktır. Bunun yerine nasıl duygular içerisinde olduğunu, neden böyle davrandığını anlarsak belki de hem ona hem de kendimize yardımcı olabiliriz. Çocuğunuzun yaşadığı şey aslında bir ayrışma, bireyselleşme, “BEN” olma sürecidir.

Ayrışma

Doğumdan 2 yaşına kadar bebekler kendilerini annelerinin bir parçası olarak görürler. Onsuz durmak istemez, ona ihtiyaç duyar ve güven duygusunu onunla sağlarlar. 2 yaşa doğru gelirken çocuğunuz artık kendisinin “annesinden başka biri” olduğunu keşfetmeye başlar. Kendi kendine yürümek istemesi, elinizi itmesi, inatlaşması aslında bunun işaretleridir. Tüm bunlar doğal olan bir büyüme sürecinin parçası olmakla birlikte anneyi de çocuğu da bir miktar zorlar. Çünkü ayrışmaya, bireyselleşmeye çalışan çocuk bir gerilim yaşamaktadır. Hem annesinden ayrılmak, kendi olmak ister hem de bu güvenli limanı kaybetmekten korkar. Uykusunda veya gün içerisinde yaşadığı ağlamalar tam olarak bu duygularıyla ilgilidir. Çocuk burada ikinci bir doğum yaşar. Birincisi annesinin karnından ayrıldığı “Fiziksel Doğum”; ikincisi ise annesinden psikolojik olarak ayrışıp, kendi benliğini oluşturmaya başladığı Psikolojik doğumdur. Tıpkı fiziksel doğum gibi psikolojik doğum da sancılıdır, bebeğin doğması için bir miktar zorlanması gerekir. Bu nedenle yaşadığı duygusal gerilim oldukça doğaldır. Burada ebeveyne düşen görev: çocuğun ayrışma sürecinde olduğunu fark edip, desteklemektir. Bu destek; bazen yere dökerek de olsa kendi kaşığını tutarak yemek yemesine izin vermek, kolay giyebileceği kıyafetler satın almak, ters bile olsa kendi çorabını giymesini izlemek, yaptığı seçimi size uymasa bile hoş görebilmek gibi adımlar olabilir. Burada ebeveynin kendini tutması çok önemlidir. Bir şeyi kendi başına yapmanın ona zarar verebileceğini düşünebilir, üstünü kirletmesinden rahatsız olabilir, ya da kendi çoraplarını giymesini beklemekten sıkılıp devreye girmek isteyebilirsiniz. Kendinizi tutamayıp devreye girdiğinizde, çocuğun girişimini baltaladığınızda, onun “YAPABİLME GÜCÜ”nü elinden almış olursunuz. Yetişkin olarak kendi çocukluğumuzun çok büyük bir kısmını anımsayamadığımız için aslında o çorabı kendi kendine giyebilmenin çocuk için nasıl büyük bir adım ve haz kaynağı olduğunu bilemeyebiliriz. Şimdi durun ve kendi “İyİ Yapabildiklerinizi” düşününün! Bu kiminiz için çok zor bir yemeği yapmak olabilir ya da araba kullanmak, temizlik yapmak, bir dil konuşmak, iyi bir dinleyici olmak, örgü örmek gibi bir çok şey… Aklınıza gelen ne ise, onu kullanarak içinizden “Ben iyi …….yapabilirim” cümlesini kurun ve bir bakın bakalım nasıl hissettiriyor. Sanırım bir çoğumuz için bir alandan iyi olmak bir güçtür. İşte tam da burada çocuğunuzun da bu güce ihtiyacı olduğunu hatırlayın. İşte o zaman “Ben çorabımı kendim giyebiliyorum” cümlesindeki bulmacayı çözebilirsiniz J

Ayrışma süreci sadece çocukla ilgili değildir, aslında bu süreç hem anne hem de çocuk için karşılıklı işler. Ayrışmak çocuk için ne kadar zorsa, anne için de o kadar zordur. Sadece size ihtiyaç duyan, sizden beslenen aynı zaman da sizi de duygusal olarak besleyen bebeğinizin sizi itmeye başlaması sizi bir miktar zorlayabilir. Burada ebeveyn olarak aslında ne olduğunu bilmeniz, sizi rahatlatacaktır. Çocuğunuz sizi sevmekten vazgeçmiyor, sadece kendi benliğini inşa etmeye başlıyor.

Peki bir çocuğun ayrışması, bireyselleşmesi, “BEN” duygusunu geliştirmesi neden bu kadar önemlidir? Önemli çünkü sağlıklı bir ayrışma yaşayan, bireyselleşmesi desteklenen çocuk; özgüveni sağlam, seçim yapabilen, ayağı yere sağlam basabilen bir birey haline gelir.

Ya bu süreç sağlıklı tamamlanamazsa? Yani anne sürekli devredeyse, çocuğunun yürümesindense hala kucağına alıyorsa, yemeği hala anne yediriyorsa, uyurken hala ondan ayrılamıyorsa, çocuk çorabını yavaş giydiği için dayanamayıp kendisi giydiriyorsa ya da kızıyorsa, “o daha yapamaz” diyorsa, çocuğun büyüme atağı baltalanmış olur. Çocuk ayrı bir birey olmanın kötü bir şey olduğu mesajını alır. Kendi gücü annesinin gölgesinde kalarak baskılanır. İlerleyen dönemlerde; kendini ifade edemeyen, sürekli birilerine ihtiyaç duyan, kendi kendine var olamayan bir birey oluşmuş olur.

Nasıl ki fiziksel doğum geciktiğinde, bebek tehlikeye giriyorsa; Psikolojik Doğum geciktiğinde de çocuğunuzun psikolojik alt yapısı tehlikeye girer.

Bu nedenle 2 yaş dönemindeki ayrışmanın ne demek olduğunu bilerek, sürece hakim olabilmek, doğru tepkileri verebilmek oldukça önemlidir.

Kurallar

2 yaşına gelen bir çocuk artık yavaş yavaş sınırları öğrenebilir. Bunun için gerekli zihinsel ve psikolojik donanıma sahiptir. Çoğu zaman ebeveynler “Hayır” demenin çocuğa psikolojik anlamda zarar verebileceğini, henüz hazır olmadığını düşünür ve kural koymaz. Bu durum çocuğa yarardan çok zarar verir çünkü iradesinin gelişmesi için hayatında “Evet” kadar “Hayır” da olmalıdır.

Uyku Eğitimi

Bu dönemde uyku ile ilgili de bir takım değişiklikler yapılmalıdır. Bir çocuk 2 yaşa kadar anneyle birlikte yatabilir, aynı odada kalabilir ancak 2 yaştan sonra çocuk farklı bir odada kendi yatağında uyumalıdır. Artık ayakta sallamayı, emziği bırakmalı ve uykuya kendi geçebilmesine destek olmalıyız. Bu kolay bir süreç olmamakla birlikte çok katı olunmaması gereken bir süreçtir. Sabırlı, şefkatli ve kararlı olmak uyku eğitimini kolaylaştıracaktır.

Tuvalet Eğitimi

Tuvalet eğitiminin ne zaman verileceği çocuğunuzun verdiği sinyallerle ilgilidir, dolayısıyla her çocuk için bu zamanlama aynı olmayabilir. Bezin sıkılığından rahatsız olma, kapı arkası gibi kuytu yerlere giderek tuvaletini yapma, evdeki tuvaleti merak etme gibi sinyaller bize artık tuvalet eğitimi için adım atabileceğimizi bildirir. Tıpkı uyku eğitimi gibi, tuvalet eğitiminde de çocuğa karşı çok katı olmamak gerekir. Çocuğunuz ilk denemede, bezini bırakmaya adapte olmayabilir. Burada durmak, sabretmek ve bir süre sonra tekrar denemek faydalı olacaktır.

Mahremiyet Eğitimi

Bu yaş grubundaki bir çocuğa mahremiyet eğitimi vermenin en güzel yolu örnek olmaktır. Çocuk sizi gözlemler, davranışınızı kaydeder ve uygular. Örneğin siz çocuğunuzun üstünü odasında veya yalnız olduğunuz bir alanda değiştiriyorsanız çocuk beden mahremiyeti için temellerini atmaya başlar. Yine ona ait, ona özel alanlar oluşturuyor ve onun kontrol etmesine izin veriyorsanız; mesela oyuncak kutusu ya da özel bir çekmece gibi, mekânda ve eşyada mahremiyet algısının oluşmasına katkı sağlıyorsunuz demektir.

Oyun

Bir çocuk için oyun, belki de dünyadaki en güzel ilaçtır. Çocuk yaşadığı duyguları oyununa yansıtır, anlamlandırır ve zihinde işlemler. Gün içinde kendimize soracağımız sorulardan biri “Çocuğum bugün yeterince oyun oynadı mı?” olmalıdır. Ayrıca oyun ebeveyn ile çocuk arasındaki ilişkiyi son derece güçlendiren bir köprüdür. Çoğu zaman ebeveynler hangi oyunları oynamaları gerektiğini, hangisinin çocuk için daha yararlı olduğunu bizlere danışır. Anne, babaların çocuklarıyla oynayabileceği en şifalı oyun doğal oyundur. Çocuğunuzun yanına gidin ve sadece ona bırakın J O kendisi için en iyi oyunu bulup, sizi dahil edecektir. O an gerçekten ona odaklı ve orada olmanız yeter. Plansız, programsız ve sadece çocuğun yol göstericiliğiyle oynanan 15 dakikalık bir oyun bile onun için çok kıymetlidir.


Psikolog Başak CANTÜRK

Batı Mah. Burhan Toprak Cad. Batı Apt. No:4 Daire:1 Pendik/İSTANBUL
+90 (555) 877 76 27

© 2024 SİMURG PSİKOLOJİ, Tüm Hakları Saklıdır.